www.mevzuattakip.com.tr



657 Tehditine Karşı İlk Eylem…


Hükümet 657 sayılı devlet memurlar kanununu değiştirmek ve iş güvencesine son vermek istiyor. Buna karşı emek örgütlerinin nasıl bir tavır takınacağı merak ediliyorken ilk eylem Eğitim-iş'ten geldi... - 15.11.2015


Eğitim-iş bugün Ankara Güvenpark'ta yapılan basın açıklamasıyla iş güvencesine dokundurmayacaklarını ilan etti. Önümüzdeki günlerde de eylemliliklerine devam edeceği anlaşılan Eğitim-iş'in bu mücadeleyi yandaş sendika hariç diğer sendikalarla ortaklaştırması daha güçlü bir direniş için şart gözüküyor.

Nöbet Eylemi mücadelesinde dik duruşuyla bilinen Eğitim-iş'in bu tehdit karşısında da sarısılmaz mücadelesi önümüzdeki günlerin en önemli başlığı olacak gibi duruyor.

Ne diyelim yandaş hariç (neden yandaş haric diyoruz çünkü onlar zaten bu değişikliği iki önceki genel başkanları ile ilan etmişlerdi) tüm kamu iş görenleri bu konuda birleşmeli ve iş güvencelerine sahip çıkmalıdırlar.

Bugün yapılan açıklamada "AKP'nin memuru olmayacağız", "Memur yatmıyor, ülkesini satmıyor", "Esnek çalışma istemiyoruz" sloganları atan Eğitim-iş'in konuya dair basın açıklamasını Eğitim-iş Genel Başkanı Veli Demir yaptı. Demir şunları kaydetti:

1 Kasım seçimlerinin ardından AKP, %49’luk oyuyla yeniden iktidar olma yolunda attıkları ilk adımlarında gözlerini memurların iş güvencelerine dikmiştir.

Cumhuriyetin tüm kazanımlarına yönelik bilinçli bir şekilde yürüttükleri politikalarının en önemli hedeflerinden biri de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılmasını istedikleri değişikliklerdir. 1 Kasım seçimlerinin hemen öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı’nın yaptığı bir konuşmada değişmesini ön gördüğü maddeler bize iş güvencesini sağlayan maddelerdir. 657 sayılı DMK’nın değiştirilmesi demek, Anayasanın 128. maddesindeki “Devletin asli ve sürekli işleri devlet memuru eliyle yapılır” tanımın da değiştirilmesi demektir. Bu durum memurların iş güvencesini, yargı haklarını elinden alan bir değişiklik olacaktır.

Kamu çalışanlarının anayasal iş güvencesi sosyal devlet olmanın gereğidir. Mevcut siyasal iktidar ise her yönüyle sosyal devleti ortadan kaldırmak istemektedir. İktidarı döneminde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ticari şirket kurallarıyla yöneten AKP, 2.5 milyonu aşan kamu çalışanının çalışma koşullarını yeniden belirleyerek, kamu emekçilerinin aleyhinde birçok yasada değişik gerçekleştirmiştir. Anayasada yerini alan sosyal devlet ilkesine son noktayı koyacak olan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliklerde ise sona gelinmiş bulunulmaktadır.

Devlet memurları nihayetinde devletin (Kamunun) memurudur ve görevini Anayasa ve yasalar çerçevesinde ifa etmek zorundadır. Siyasal iktidarın istediği ise emrinde çalışanların yasalara değil kendisine tabi olmasıdır. Bunu sağlamanın birinci koşulu devlet memurlarının iş güvencesini ortadan kaldırmaktır. İşte yapılmak istenen budur.

657 sayılı DMK’da yapılacak en önemli değişiklik iş güvencesinden yoksun bir kamu istihdamı oluşturmaktır. İşçiler için uygulanmak istenen “esnek çalışma sistemi” kamu çalışanlarına da uygulanmak istenmektedir.“Kısmi Çalışma, geçici personel, “Part-time”, “evden çalışma”, “çağrı üzerine çalışma”, “kiralık çalışan” gibi uygulamalar getirilerek esnek çalışma biçimi ile de iş güvencesinin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.

İşten çıkarmayı kolaylaştıran en önemli düzenleme, artık kamuda kadrolu çalışanın kalmayacak olmasıdır. Yeni düzenlemeyle çalışanların büyük çoğunluğu sözleşmeli hale getirilecek, her yılın sonunda inisiyatifin amirlerde olacağı bir sözleşme imzalanacak ve amir, memurun performansından memnun değilse ücreti düşürülecek ya da işine son verilecektir.

Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmalarında halkı yanıltmakta, eksik ve yanlış bilgiler vererek kurguladıkları projenin tüm dünyada zaten uygulandığını ifade etmektedir. Oysa ki Devlet Personel Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgilere göre birçok ülkede işçi ve memurların farklı statüleri, hatta birçok ülkede Türkiye’den daha fazla iş güvencesinin olduğu görülebilir. Avrupa’da ve dünyanın gelişmiş tüm ülkelerinde çalışanların hayat boyu garantileri vardır.

Halkı yanıltmakta sınır tanımayan başta AKP ve yandaş kalemleri devlet memurlarının sayısının çok fazla olduğunu iddia etmektedirler. Oysa ki basit bir matematik hesabıyla Türkiye’de 29 vatandaşa bir memur düşüyor. OECD ülkelerinde bu sayı 15 vatandaşa bir memura kadar inmektedir. Bu da bilgi sahibi olmadan fikir üretmenin yanlışlığını bir kez daha ortaya koymaktadır.

Seçim öncesinde meydanlarda Taşeron ve geçici çalışan personeli kadroya alınması konusunda verilen sözler ve bu sözlerle aldıkları oylarla iktidara gelip bugün tam tersi bir anlayışla “memur-işçi ayrımını” gidermek adı altında iş güvencesini ortadan kaldırmaya çalışmaları gerçek niyetlerini ortaya koymaktadır.

Siyasi iktidarın 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklik yapmak istemesinin önemli nedenlerinden biri de kamu hizmetlerini yerellere bırakmaktır. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi veya yerel yönetimler eliyle sağlanması, Türkiye’de ulus-devleti zayıflatma, milletleşme sürecini tersine çevirerek etnik kimliği öne çıkarma ve yerel güç odaklarının gücüne güç katarak insanları kullaştırma etkisi yaratacaktır. Özellikle eğitim ve sağlık hizmetlerinin yerel yönetimlere devri, Türkiye’de üniter devlet yapısının zayıflatılması ve eyalet sistemine geçişin adımları olacaktır.

EĞER BU DEĞİŞİKLİKLER GERÇEKLEŞİRSE;

* Kamu emekçilerine performansa dayalı ücret ödenecek, performans kriterini ise amirlerin iki dudağı ile kamu emekçisinin ne kadar itaatkar olup olmadığı belirleyecektir.

* Esnek ve kuralsız çalışma esas olacaktır. Haftada 5 gün ve 40 saat çalışma tarihe karışacak çalışma saatleri ve günlerini amirler belirleyecektir.

* Kamu emekçilerine rotasyon gelecek. Yürürlükteki yasada özel görevler için öngörülen rotasyon yöntemi bütün kamu emekçilerini kapsayacak biçimde yaygınlaştırılacak.

* Fazla çalışma ücreti tarihe karışacak. Emekli aylığına dahil olmaması için fazla mesai olarak ödenen ücretler kaldırılacak.

* Sendikal mücadele güçsüzleştirilecek. İş güvencesi elinden alınmış olan, kimisi yarı-zamanlı çalışan, kimisi evinden çalışan, ücretini performansa göre alan emekçilerin olduğu bir ortamda çalışanların birbirini tanıması, birbirine güven duyması, rekabet yerine dayanışmayı koyması ve örgütlenerek hak araması mucize sayılacak.

* Ülkemizde işsizlik oranı %20’lerde iken 400 bin ataması yapılmayan öğretmen varken iş güvencesinin kaybedilip sözleşmenin yenilenmesinde inisiyatif kamu işvereninde olacaktır.

* Kamu hizmetleri, özel sektör mantığı ile yürütülecek.

* Kamu hizmetleri önce yerel yönetimlere ardından da hizmet satın alma adı altında taşeron şirketlere devredilecek.

* Kamu Personel Rejimi ile müdürler ve üst düzey bürokratlar hariç tüm memurlar 4857 Sayılı İş Kanunu kapsamına alınarak sözleşmeli olarak çalıştırılacak.

* İdarenin görevden alma ve görev yeri değiştirme yetkisi genişletilecek. Görev yeri değiştirilen bürokratın mahkeme kararıyla geri dönmesinin yolu sınırlandırılacak.

AKP Hükümeti kamu hizmetlerinin tasfiyesine paralel kamu görevlilerini de tasfiye edecek ve siyasi iktidara her yönüyle bağlı kapıkulları yaratmak düşüncesiyle bir değişiklik yapmak istemektedir. Geleceğimizin güven içinde devam etmesini, AKP’nin politikaları değil kamu görevlileri ve sendikalarının mücadele azmi ve kararlılığı belirleyecektir. 

Bu nedenle kamu emekçileri, hem anayasada hem de iş yaşamımızı düzenleyen diğer yasalarda yapılmak istenen değişikliklere karşı birlikte mücadele yöntemini seçmelidirler. Bu açıdan tüm sendikaları tarihi bir sorumluluk beklemektedir. Söz konusu sorumluluk, hiçbir siyasi anlayış, dini inanç ayrımı gözetmeksizin tüm kamu çalışanlarını köleleştirmeyi amaçlayan yasa değişikliğine karşı ortak eylemleri örerek siyasal iktidara tepki verme sorumluluğudur. Eğitim-İş bu sorumluluğu yüklenmeye hazırdır.”1 Kasım seçimlerinin ardından AKP, %49’luk oyuyla yeniden iktidar olma yolunda attıkları ilk adımlarında gözlerini memurların iş güvencelerine dikmiştir.

Cumhuriyetin tüm kazanımlarına yönelik bilinçli bir şekilde yürüttükleri politikalarının en önemli hedeflerinden biri de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılmasını istedikleri değişikliklerdir. 1 Kasım seçimlerinin hemen öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı’nın yaptığı bir konuşmada değişmesini ön gördüğü maddeler bize iş güvencesini sağlayan maddelerdir. 657 sayılı DMK’nın değiştirilmesi demek, Anayasanın 128. maddesindeki “Devletin asli ve sürekli işleri devlet memuru eliyle yapılır” tanımın da değiştirilmesi demektir. Bu durum memurların iş güvencesini, yargı haklarını elinden alan bir değişiklik olacaktır.

Kamu çalışanlarının anayasal iş güvencesi sosyal devlet olmanın gereğidir. Mevcut siyasal iktidar ise her yönüyle sosyal devleti ortadan kaldırmak istemektedir. İktidarı döneminde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ticari şirket kurallarıyla yöneten AKP, 2.5 milyonu aşan kamu çalışanının çalışma koşullarını yeniden belirleyerek, kamu emekçilerinin aleyhinde birçok yasada değişik gerçekleştirmiştir. Anayasada yerini alan sosyal devlet ilkesine son noktayı koyacak olan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliklerde ise sona gelinmiş bulunulmaktadır.

Devlet memurları nihayetinde devletin (Kamunun) memurudur ve görevini Anayasa ve yasalar çerçevesinde ifa etmek zorundadır. Siyasal iktidarın istediği ise emrinde çalışanların yasalara değil kendisine tabi olmasıdır. Bunu sağlamanın birinci koşulu devlet memurlarının iş güvencesini ortadan kaldırmaktır. İşte yapılmak istenen budur.

657 sayılı DMK’da yapılacak en önemli değişiklik iş güvencesinden yoksun bir kamu istihdamı oluşturmaktır. İşçiler için uygulanmak istenen “esnek çalışma sistemi” kamu çalışanlarına da uygulanmak istenmektedir.“Kısmi Çalışma, geçici personel, “Part-time”, “evden çalışma”, “çağrı üzerine çalışma”, “kiralık çalışan” gibi uygulamalar getirilerek esnek çalışma biçimi ile de iş güvencesinin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.

İşten çıkarmayı kolaylaştıran en önemli düzenleme, artık kamuda kadrolu çalışanın kalmayacak olmasıdır. Yeni düzenlemeyle çalışanların büyük çoğunluğu sözleşmeli hale getirilecek, her yılın sonunda inisiyatifin amirlerde olacağı bir sözleşme imzalanacak ve amir, memurun performansından memnun değilse ücreti düşürülecek ya da işine son verilecektir.

Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmalarında halkı yanıltmakta, eksik ve yanlış bilgiler vererek kurguladıkları projenin tüm dünyada zaten uygulandığını ifade etmektedir. Oysa ki Devlet Personel Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgilere göre birçok ülkede işçi ve memurların farklı statüleri, hatta birçok ülkede Türkiye’den daha fazla iş güvencesinin olduğu görülebilir. Avrupa’da ve dünyanın gelişmiş tüm ülkelerinde çalışanların hayat boyu garantileri vardır.

Halkı yanıltmakta sınır tanımayan başta AKP ve yandaş kalemleri devlet memurlarının sayısının çok fazla olduğunu iddia etmektedirler. Oysa ki basit bir matematik hesabıyla Türkiye’de 29 vatandaşa bir memur düşüyor. OECD ülkelerinde bu sayı 15 vatandaşa bir memura kadar inmektedir. Bu da bilgi sahibi olmadan fikir üretmenin yanlışlığını bir kez daha ortaya koymaktadır.

Seçim öncesinde meydanlarda Taşeron ve geçici çalışan personeli kadroya alınması konusunda verilen sözler ve bu sözlerle aldıkları oylarla iktidara gelip bugün tam tersi bir anlayışla “memur-işçi ayrımını” gidermek adı altında iş güvencesini ortadan kaldırmaya çalışmaları gerçek niyetlerini ortaya koymaktadır.

EĞER BU DEĞİŞİKLİKLER GERÇEKLEŞİRSE;

* Kamu emekçilerine performansa dayalı ücret ödenecek, performans kriterini ise amirlerin iki dudağı ile kamu emekçisinin ne kadar itaatkar olup olmadığı belirleyecektir.

* Esnek ve kuralsız çalışma esas olacaktır. Haftada 5 gün ve 40 saat çalışma tarihe karışacak çalışma saatleri ve günlerini amirler belirleyecektir.

* Kamu emekçilerine rotasyon gelecek. Yürürlükteki yasada özel görevler için öngörülen rotasyon yöntemi bütün kamu emekçilerini kapsayacak biçimde yaygınlaştırılacak.

* Fazla çalışma ücreti tarihe karışacak. Emekli aylığına dahil olmaması için fazla mesai olarak ödenen ücretler kaldırılacak.

* Sendikal mücadele güçsüzleştirilecek. İş güvencesi elinden alınmış olan, kimisi yarı-zamanlı çalışan, kimisi evinden çalışan, ücretini performansa göre alan emekçilerin olduğu bir ortamda çalışanların birbirini tanıması, birbirine güven duyması, rekabet yerine dayanışmayı koyması ve örgütlenerek hak araması mucize sayılacak.

* Ülkemizde işsizlik oranı %20’lerde iken 400 bin ataması yapılmayan öğretmen varken iş güvencesinin kaybedilip sözleşmenin yenilenmesinde inisiyatif kamu işvereninde olacaktır.

* Kamu hizmetleri, özel sektör mantığı ile yürütülecek.

* Kamu hizmetleri önce yerel yönetimlere ardından da hizmet satın alma adı altında taşeron şirketlere devredilecek.

* Kamu Personel Rejimi ile müdürler ve üst düzey bürokratlar hariç tüm memurlar 4857 Sayılı İş Kanunu kapsamına alınarak sözleşmeli olarak çalıştırılacak.

* İdarenin görevden alma ve görev yeri değiştirme yetkisi genişletilecek. Görev yeri değiştirilen bürokratın mahkeme kararıyla geri dönmesinin yolu sınırlandırılacak.

AKP Hükümeti kamu hizmetlerinin tasfiyesine paralel kamu görevlilerini de tasfiye edecek ve siyasi iktidara her yönüyle bağlı kapıkulları yaratmak düşüncesiyle bir değişiklik yapmak istemektedir. Geleceğimizin güven içinde devam etmesini, AKP’nin politikaları değil kamu görevlileri ve sendikalarının mücadele azmi ve kararlılığı belirleyecektir. 

Bu nedenle kamu emekçileri, hem anayasada hem de iş yaşamımızı düzenleyen diğer yasalarda yapılmak istenen değişikliklere karşı birlikte mücadele yöntemini seçmelidirler. Bu açıdan tüm sendikaları tarihi bir sorumluluk beklemektedir. Söz konusu sorumluluk, hiçbir siyasi anlayış, dini inanç ayrımı gözetmeksizin tüm kamu çalışanlarını köleleştirmeyi amaçlayan yasa değişikliğine karşı ortak eylemleri örerek siyasal iktidara tepki verme sorumluluğudur. Eğitim-İş bu sorumluluğu yüklenmeye hazırdır.”


Telefon: +90 (312) 473 84 23
E-Posta: mts@mevzuattakip.com.tr
Adres: Çetin Emeç Bulvari Hürriyet Cad. No: 2/12 Çankaya ANKARA