6172 Sayılı Kanun Çerçevesinde Sulama Birliklerinin Hukuki Niteliği

  • 358
  • 23.01.2012
  • 1535

Açıklama

6172 Sayılı Kanun Çerçevesinde Sulama Birliklerinin Hukuki Niteliği

Makale

6172 Sayılı Kanun Çerçevesinde Sulama Birliklerinin Hukuki Niteliği

Halil Memiş

İçişleri Bakanlığı Başkontrolörü

 

Sulama Birlikleri, Kanunun 1. maddesinin 2 numaralı fıkrasına göre kamu tüzel kişiliğine sahip kuruluşlardır. Aynı fıkra hükmüne göre, 6172 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel hukuk hükümlerine tabidirler.

Bunun ne anlama geldiğini açmak gerekmektedir. Zira, Kanun çıktıktan sonra yeni sulama birliklerinin niteliği hakkında birçok spekülasyon yapılmış, birbirinden farklı değerlendirmeler yapılmıştır.

Bunun netliğe kavuşturulması önemlidir. Zira, bu hususun netliğe kavuşması, uygulanacak hukuk kuralları açısından da önem arz etmektedir.

Bu hukuk kuralları şunlardır:

Birlikler Kamu İhale mevzuatına tabi midir?

Birlikler, personel alımlarında hangi usullere tabidir?

Birlikler, Kamu Mali Yönetim ve Denetim Kanununa tabi midir?

Birlikler, muhasebe kayıtlarını hangi esaslara göre tutacaklar ve bütçelerini hangi usule göre hazırlayacaklardır?

6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanununun 1. maddesinin gerekçesine göre, bu birliklerin (sulama birliklerinin) yaptığı işlerin kamu hizmeti niteliği taşıması nedeniyle birliklerin kamu tüzel kişiliğini haiz olması hüküm altına alınmıştır.

“Kamu hizmeti” kavramının geniş tanıma göre kamu hizmeti, devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinmeleri karşılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir.

Kamu tüzel kişiliği ne anlama gelmektedir. Kamu tüzel kişiliği, kanunla ya da kanunun açıkça verdiği bir yetkiye dayanarak kurulan, üstün ve ayrı­calıklı yetkilerle donatılmış, malları, gelirleri ve per­soneli ayrı bir statüye tabi tutulmuş kuruluşlardır.

Peki kamu tüzel kişiliği, kamu kurumu olma sonucunu doğurur mu? Türk Dil Kurumuna göre kamu kurumu, belirli kamu hizmetlerini yerine getirmek amacıyla oluşturulan kamu tüzel kişisi olarak tanımlanmıştır.

Bu açıdan baktığımızda sulama birlikleri, ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımı maksadıyla umumi sulardan faydalanmak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama tesislerini gayelerine uygun şekilde kullanmak, işletmek, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün onayını almak suretiyle işlettirmek, bu tesislerin bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunu yürütmek, tesisi geliştirmeye yönelik yeni projeler yapmak, yaptırmak veya tesisi yenilemek amacıyla 6172 sayılı Kanunun verdiği yetkiyle kurulmuşlardır. Bu nedenle, kamu tüzel kişiliğine haiz kamu kurumlarıdırlar. Bu konuda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır.

Ancak, maddedeki bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel hukuk hükümleri uygulanır hükmünden bazıları, sulama birliklerinin kamu kurumu olma özelliğinin olmadığı sonucunu çıkarmaktadırlar.

İdare hukukunun genel kurallarından bir tanesi idarenin bazı faaliyetlerinin idare hukukuna değil, özel hukuka tâbi olabileceğine ilişkin kuraldır. Bu tür faaliyetlerde idare, aynen bir özel hukuk kişisiymiş gibi hareket etmektedir. Örneğin idare, ihtiyacı olduğu bir binayı bir özel kişiden, kira sözleşmesi yaparak kiralayabilir. Burada yapılan kira sözleşmesi, idare hukukuna değil, borçlar hukukuna tâbi olur. Bu sözleşmeden dolayı ortaya çıkacak uyuşmazlıklara da idarî yargıda değil, adlî yargıda bakılır.

Demek ki idarenin yaptığı her faaliyet idare hukukuna tâbi değildir. Bu nedenle idarenin hangi faaliyetinin idare hukukuna, hangisinin ise özel hukuka tâbi olduğunu, yani idare hukukunun uygulama alanını saptamamız gerekir.

İdare hukukunun uygulama alanının tespiti için iki ölçüt kullanılmaktadır: Kamu gücü ölçütü ve kamu hizmeti ölçütü.

Kamu Gücü Ölçütü

“Kamu gücü ölçütü”, 1800’lerin sonlarında Fransa’da ortaya çıkmıştır. Bu ölçüt, Fransa’da Toulouse Hukuk Fakültesi Dekanı Maurice Hauriou (Moris Oryu) (1856-1929) tarafından savunulmuştur.

Bu ölçüte göre, idarenin kamu gücü kullanarak yaptığı işler idare hukukuna tâbidir. Bu işlerden doğan uyuşmazlıklara da idarî yargıda bakılır. Buna karşılık idarenin kamu gücü kullanmadan yaptığı işler ise özel hukuka tâbidir ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara ise adlî yargıda bakılır.

Bu ölçüte göre idarenin tasarrufları, yani işlemleri, “Kamu Gücü İşlemleri” ve “İşletme İşlemleri” şeklinde ikiye ayrılmaktadır.

1. Kamu Gücü İşlemleri

“Kamu gücü işlemleri”, idarenin kamu gücü kullanarak yaptığı işlemlerdir. İdare, bu işlemlerle, emreder, yasak koyar, tek taraflı düzenlemeler yapar; kısacası “emretme iradesi”ni açıklar

6172 sayılı Kanunun 12. Maddesindeki “Ceza hükümleri” bu nitelikte hükümlerdir. Birlik, kamu gücünü kullanarak cezai müeyyide uygulamaktadır. Özel hukuk tüzel kişilerinin, vatandaşlar üzerinde bu yetkisi bulunmamaktadır.

2. İşletme İşlemleri

“İşletme işlemleri” , idarenin bir “malik” veya bir “işletmeci” sıfatıyla yaptığı işlemlerdir. İdarenin “işletme işlemleri” özel kişilerin işlemleriyle tamamıyla karşılaştırılabilir. İdare, bu tür işlemlerinde, tamamıyla bir özel kişi gibi hareket eder; kamu gücüne sahip olmasından kaynaklanan yetkilere başvurmaz; özel kişilerle eşit durumdadır. İdarenin “işletme işlemleri”, idare hukukuna değil, özel hukuka tâbidir.

Örneğin ülkemizde bazı şehirlerde mahkemeler devlete ait bir binada değil, idarenin özel kişilerden kiraladığı binalarda çalışmaktadır.

Kamu Hizmeti Ölçütü

Kamu hizmeti ölçütüne göre, kamu hizmetlerinin kuruluşuna ve işleyişine ilişkin olan her şey bir idarî faaliyet oluşturur ve dolayısıyla idare hukukuna tâbidir ve bu nedenle de bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara idarî yargıda bakılır. Bordeaux Okulu, idare hukukunu bir “kamu hizmetleri hukuku” yapmıştır. Bu ekole göre, idare hukukunda her şeyin temeli ve ölçütü kamu hizmetleridir.

Sulama Birlikleri Kanununun 1. Maddesinin gerekçesinde de, açık bir şekilde birliklerin yaptığı işlerin kamu hizmeti niteliği taşıdığından bahsedilmektedir.

Ancak idare hukukunun uygulama alanı tek başına kamu hizmeti kavramıyla açıklanamaz. Çünkü, bir kere bazı kamu hizmetlerine özel hukuk uygulanmakta; diğer yandan ise bazı özel faaliyetlere idare hukuku uygulanmaktadır. Ayrıca, esas itibarıyla idare hukukuna tâbi olan bazı kamu hizmetlerine de yer yer özel hukuk uygulanmaktadır.

Günümüzdeki Durum

İdare, eylem veya işlemlerinde, kamu gücü ayrıcalıklarıyla, yani özel kişiler arasındaki ilişkilerde görülmeyen birtakım imtiyazlarla donatılmış veya birtakım yükümlülüklere tâbi kılınmış ise, bu eylem ve işlemler özel hukuka değil, idare hukukuna tâbidir.

Buna karşılık, idarenin kamu gücü kullanmadan yürüttüğü faaliyetler özel hukuka tâbidir.

Burada son olarak belirtelim ki, haliyle yasama organı, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi, idare hukukunun uygulama alanını belirleme yetkisine sahiptir. Bu şu anlama gelir ki, kanunla, normalde özel hukuka tâbi olan birtakım faaliyetler idare hukukuna tâbi kılınabilir veya normalde idare hukukuna tâbi olan bir birtakım eylem ve işlemler özel hukuka tâbi kılınabilir.

Kamu Gücü Ayrıcalıkları

Kamu gücü ayrıcalıkları, özel hukukta görülmeyen, özel hukuku aşan birtakım yetki ve durumlar olarak tanımlanabilir.

İdare hukukunda görülen başlıca “kamu gücü ayrıcalıkları” nelerdir? Veya diğer bir ifadeyle “özel hukukta görülmeyen ayrıcalıklar ve bağımlılıklar” nelerdir? Şu ayrıcalıklar ve bağımlılıklar kamu gücü ayrıcalık ve bağımlılıklarıdır:

1. “Tek yanlı işlemler” yapma yetkisi bir kamu gücü ayrıcalığıdır. Sulama Birlikleri açısından Ana Statü ile tek taraflı icrai nitelikte kurallar koyma buna örnek gösterilebilir.

2. “Re'sen icra” da bir kamu gücü ayrıcalığıdır. İdare, özel hukuk kişilerinden farklı olarak, mahkemelere ve icra dairelerine başvurmaksızın, belirli şartlar altında, kendi aldığı kararları yine kendisi “cebren icra” edebilir.

3. “Hukuka uygunluk karinesi”de bir kamu gücü ayrıcalığıdır. Bu şu anlama gelir: İdarenin aldığı bir karar, bir mahkeme tarafından iptal edilinceye veya yürütülmesinin durdurulmasına karar verilinceye kadar, hukuka uygun olduğu varsayılır ve uygulanmaya devam edilir.

4. “Kamu malı statüsü”de bir kamu gücü ayrıcalığıdır. İdarenin malları kamu malı statüsüne tâbi tutulur ve bu şekilde özel bir himaye görürler. Örneğin kamu malları zamanaşımıyla kazanılamaz. 6172 sayılı Kanunun 18. maddesinin (7) numaralı fıkrası uyarınca, birliğin devraldığı sulama tesisi ve bütünleyici parçaları Devlet malı olup, bunlara zarar verenler hakkında 5237 sayılı Kanunun Devlet malına zarar verme ile ilgili ceza hükümleri tatbik olunur.

5. “Kamu alacakları tahsili” için ayrı bir usûl uygulanması da bir kamu gücü ayrıcalığıdır.

6. Bir borç hakkında “özel hukuk cebrî icra yolları”nın uygulanamaması, bir kişinin “mallarının haczedilemezliği” ve keza bir kişinin “iflas”ının istenememesi de bir kamu gücü ayrıcalığıdır.

7. Bir sözleşmenin “idarî sözleşme” sayılması da bir kamu gücü ayrıcalığına işaret eder.

8. Bir tüzel kişinin personelinin “kamu görevlisi” sayılması da bir kamu gücü ayrıcalığıdır. Kamu görevlileri, bazı bakımlardan özel bir korumaya, diğer bazı bakımlardan ise diğer personele göre daha ağır yükümlülüklere tâbidir. Türk hukukunda kamu kurumlarının personeli Türk Ceza Kanununun uygulaması bakımından devlet memuru olarak kabul edilir.

9. “Zorunlu üyelik” esası da bir kamu gücü ayrıcalığı teşkil eder. O hâlde bu gibi durumlarda idare hukuku uygulanabilir.

10. “Zorunlu aidat” usûlü de bir kamu gücü ayrıcalığı niteliğindedir.

11. “Vergi muafiyeti” usûlü de bir kamu gücü ayrıcalığıdır. Bir tüzel kişiye vergi muafiyeti tanıması da onun kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatıldığını ve ona idare hukukunun uygulanabileceği anlamına gelir.

12. Bir uyuşmazlığın adlî yargıya değil de, “idarî yargı”ya tâbi tutulması da bir kamu gücü ayrıcalığı örneğidir.

13. Ortaya çıkan zararların tazminine “idarî sorumluluk” rejimine tâbi olması da bir kamu gücü ayrıcalığıdır. Bir faaliyet konusunda özel hukuktan farklı bir sorumluluk rejimi oluşturulmuş ise, burada idare hukuku vardır denebilir.

14. Yükümlülükler: İdare sadece birtakım ayrıcalıklardan yararlanmaz. İdare aynı zamanda birtakım “yükümlülükler”e de tâbi kılınmıştır

(a) Örneğin özel hukuk kişileri irade serbestisi çerçevesinde hareket ederler. Bir sözleşme yapıp yapmamakta veya sözleşmeci tarafı seçmekte serbesttirler. Buna karşılık idarenin bu gibi serbestlikleri yoktur. Örneğin Sözleşmeci tarafı seçmek için kamu ihalesi düzenlemek zorundadır.

(b) Aynı şekilde bir özel kişi, istediği kişileri işe almakta serbesttir. Buna karşılık idare personel seçmekte serbest değildir. Sınav düzenlemek ve sınavda başarılı olanları almak durumundadır.

(c) Keza, özel kişiler kanuna ve ahlâka aykırı olmayan her türlü amacı güdebilirler. Oysa idare sadece “kamu yararı” amacıyla eylem ve işlemlerde bulunabilir.

(d) Nihayet, özel kişiler, aralarında çıkacak uyuşmazlıkların çözümü konusunda “tahkim” yoluna gidebilirler. Oysa idare, kural olarak tahkim yoluna gidemez.

15. Diğerleri: Yukarıda başlıca kamu gücü ayrıcalıkları ve yükümlülüklerini saydık. Kamu gücü ayrıcalıkları ve yükümlülüklerinin eksiksiz bir listesini yapmak mümkün değildir. Kamu gücü yükümlülüklerini saymak ise hepten mümkün değildir. Örneğin kamu hizmeti ilkeleri denen ilkeler (devamlılık, uyumluluk, tarafsızlık, eşitlik ilkeleri) idareye birçok yükümlülük yükler. Bir özel kişi yürüttüğü bir faaliyete son verebilir. Ama idare devamlılık ilkesi gereğince bir kamu hizmeti faaliyetine son veremez. Dahası, idarenin “kanuna tâbi olması ilkesi” de idareye sayısız yükümlülük yükler. İdare her faaliyetinde kanuna dayanmak ve ona uymak zorundadır.

Sonuç: İşte, bir hukukî ilişki, durum, olay, eylem veya işlemde, yukarıda sayılan kamu gücü ayrıcalıkları veya yükümlülüklerinden biri veya birkaçı varsa, bu hukukî ilişki, durum, olay, eylem veya işleme idare hukuku uygulanabilir.

Bundan birçok sonuç çıkar:

Örneğin kamu gücü ayrıcalıkları ve yükümlülüklerinin bulunduğu bir hukukî işlem, “idarî işlem”dir;

Kamu gücü ayrıcalıkları veya yükümlülüklerinin bulunduğu sözleşme, bir “idarî sözleşme”dir;

Kamu gücü ayrıcalıkları veya yükümlülüklerinin bulunduğu bir uyuşmazlık, “idarî yargı”nın görev alanına girer;

Devlet tarafından kurulmuş bir tüzel kişi, bir kamu gücü ayrıcalığı veya yükümlülüğü ile donatılmış ise o tüzel kişi “kamu tüzel kişisi”dir;

Kamu gücü ayrıcalıkları ve yükümlülüklerinin bulunduğu bir eylem veya işlemden kaynaklanan sorumluluk, “idarî sorumluluk”tur, vs.

Bunun tersinden ise şu sonuç çıkar:

Bir hukukî ilişki, durum, olay, eylem veya işlemde, yukarıda sayılan kamu gücü ayrıcalıkları veya yükümlülükleri yoksa, bu hukukî ilişki, durum, olay, eylem veya işleme idare hukuku değil, özel hukuk uygulanır.

Örneğin kamu gücü ayrıcalıkları ve yükümlülüklerinin bulunmadığı bir hukukî işlem, özel hukuk işlemidir;

Kamu gücü ayrıcalıkları veya yükümlülüklerinin bulunmadığı sözleşme, bir özel hukuk sözleşmesidir;

Kamu gücü ayrıcalıkları veya yükümlülüklerinin bulunmadığı bir uyuşmazlık, adlî yargının görev alanına girer;

Devlet tarafından kurulmuş bir tüzel kişi, bir kamu gücü ayrıcalığı veya yükümlülüğü ile donatılmamış ise o tüzel kişi bir özel hukuk tüzel kişisidir;

Kamu gücü ayrıcalıkları ve yükümlülüklerinin bulunmadığı bir eylem veya işlemden kaynaklanan sorumluluk, özel hukuk sorumluluğudur, vs.

İdare Hukukunun Bölümleri

İdare hukuku, gerek Fransız, gerek Alman hukukunda yerleşmiş olan bir ayrıma göre “genel idare hukuku” ve “özel idare hukuku” şeklinde ikili bir ayrıma tâbi tutulmaktadır. Önce genel idare hukuku, sonra özel idare hukukunu görmek daha mantıklı görünüyorsa da bunların ne olduğunu söyleyebilmek için bunun tersinin yapılmasında yarar vardır:

Özel İdare Hukuku

İdare hukuku çok çeşitli alanlara uygulanmaktadır. Zira idarenin çok çeşitli faaliyet sahaları vardır: Güvenlik, ulusal savunma, trafik, maliye, ekonomi, eğitim, sağlık, imar, orman, çevre, bayındırlık, gümrük, turizm, vs. İdare hukukunun idarenin bu özel faaliyetlerine uygulanması sonucu ortaya idare hukukunun çeşitli dalları çıkar: Trafik hukuku, malî hukuk, ekonomik kamu hukuku, eğitim idaresi hukuku, sağlık idaresi hukuku, imar hukuku, orman hukuku, çevre hukuku, bayındırlık hukuku, gümrük hukuku, turizm hukuku, vs. Bu alanlar çoğunlukla kendilerine has kanunlarla düzenlenir; Trafik Kanunu, Vergi Usûl Kanunu, Millî Eğitim Kanunu, Yükseköğretim Kanunu, İmar Kanunu, Orman Kanunu, Gümrük Kanunu vs. Bu tür idare hukukuna “özel idare hukuku” denir. Özel idare hukukuna, ceza hukuku ve borçlar hukukundaki benzer ayrımlardan esinlenerek, “idare hukukunun özel hükümleri” veya “idare hukukunun özel kısmı” ismini de verebiliriz. Aynı mantıkla, “genel idare hukuku”na “idare hukukunun genel hükümleri” veya “idare hukukunun genel kısmı” veya Türkiye’de daha yaygın olan bir tabirle “idare hukukunun genel esasları” da denebilir.

Sulama faaliyeti de, idarenin bir faaliyet sahasıdır. Sulama Hukuku da, 6200 sayılı Kanun ve 6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanunu ile düzenlenmiştir.

Genel İdare Hukuku

İdare hukuku, kamu idaresinin çok çeşitli alanlarına uygulanmaktadır. Zira idarenin çok çeşitli faaliyet sahaları vardır: Güvenlik, millî savunma, trafik, maliye, ekonomi, ulaştırma, eğitim, sağlık, imar, orman, çevre, bayındırlık, gümrük, turizm, vs. İşte idare hukukunun bütün bu alanlarda uygulanabilen, kavram, kurum ve kuralları “genel idare hukuku”nu oluşturur.

Diğer bir ifadeyle, genel idare hukuku, idarî faaliyetin bütün sahalarında ortak ve genel bir geçerliliğe sahip kavram, kurum ve kurallardan meydana gelir. Kanımızca idarî teşkilât, idarî işlemler, kamu hizmeti, kolluk, kamu görevi, kamu malları, idarî sorumluluk, idarenin denetlenmesi konuları genel idare hukuku konularıdır. Zira bunlar idarî faaliyetin bütün alanlarında uygulaması olabilen kavram, kurum ve kuralları içermektedirler. Şöyle ki:

1. İdarî Teşkilât: “İdarî teşkilât” konusu genel idare hukuku konusudur. Çünkü bu konuda görülen, kamu tüzel kişiliği, merkezden yönetim, yerinden yönetim, idarî hiyerarşi, idarî vesayet, yetki genişliği, kamu idaresi, kamu kurumu gibi kavram, kurum ve kurallar, sadece belirli bir idarî faaliyet alanında değil, akla gelebilecek bütün idarî faaliyet alanlarında geçerlidir.

6172 sayılı Kanun ve özellikle bu Kanuna dayalı olarak çıkarılan Çerçeve Ana Statü, sulama birlikleri için özel bir teşkilat yapısı öngörmektedir.

2. İdarî İşlemler: “İdarî işlemler” konusu da genel idare hukukuna ait bir kavramdır. İdarî işlemler, tek taraflı ve iki taraflı olmak üzere ikiye ayrılır. Tek taraflı idarî işlemler de bireysel ve düzenleyici olmak üzere ikiye ayrılır.

Bireysel idarî işlemlere “idarî karar” denir. Düzenleyici işlemler, kanun hükmünde kararname, tüzük ve yönetmeliktir. 6172 sayılı Kanunda yer alan Yönetmelik hazırlama yetkisi, düzenleyici işlemlere örnektir.

İki taraflı idarî işlemler ise “idarî sözleşmeler”dir. İdare, hangi faaliyet alanında olursa olsun belli bir sonuç doğurmak amacıyla iradesini bir “idarî işlem” biçiminde açıklar.

3. Kamu Hizmeti: “Kamu hizmeti” de genel idare hukukunun bir konusudur. Zira, eğitim, sağlık, toplu taşıma, haberleşme, kanalizasyon, su, gaz, elektrik, gibi çok çeşitli alanlarda ve çok çeşitli kuruluş tarafından yürütülen kamu hizmetleri hep aynı hukukî rejime tâbidir. 6172 sayılı Kanunun 1. maddesinin gerekçesine göre, sulama birliklerinin yürüttüğü hizmetler kamu hizmetidir.

4. Kolluk: “Kolluk” da genel idare hukukuna ait bir konudur. Zira, kolluk kavramına, kurumuna, ve kolluk kurallarına güvenlik alanında görüldüğü gibi, sağlık, gümrük, turizm, ormancılık, imar, alanlarında da görülür. İçişleri Bakanlığının kamu düzenini sağlamak amacıyla yaptığı bir işlem de, Gümrük Bakanlığının, Orman Bakanlığının, bir belediyenin, bir köyün kamu düzeni amacıyla yaptığı işlem de bir kolluk işlemidir ve aynı hukukî rejime tâbidir.

Sulama birliklerinde birlik meclisinin, birliğin faaliyetleri ve birlik çalışanlarının koordinasyonuyla ilgili düzenlemeleri yapmak, ceza tarifelerini tasdik etmek, su kullanım hizmet bedelini Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan yılı sulama ve kurutma tesisleri işletme ve bakım ücret tarifelerinde dekar başına tespit edilen en düşük ücret tarifesinden aşağı olmamak üzere belirlemek bu tarzdan bir husustur. Yine, Kanunla öngörülen cezai işlemler de, bu türden bir konudur.

5. Kamu Görevlileri: “Kamu görevi” veya Türkçe’de daha yaygın kullanım şekliyle “kamu görevlileri” de genel idare hukuku konusudur. Çünkü, kamu görevlilerinin tâbi olduğu hukukî rejim, idarenin çeşitli faaliyet alanlarında ortak olarak görülür. Güvenlik faaliyetinde çalışan bir kişi de, eğitim faaliyetinde çalışan bir kişi de, gümrük faaliyetinde çalışan bir kişi de bir kamu görevlisidir ve “kamu görevlisi” genel statüsüne tâbidir.

6. Kamu Malları: “Kamu malları” da genel idare hukuku konusudur. Çünkü çeşitli kamu idarelerinin, kamu kurum ve kuruluşlarının sahip olduğu mallar, hep aynı statüye tâbidir. Eğitim alanında kullanılan bir taşınmaz da, sağlık alanında kullanılan taşınmaz da aynı statüde bulunur.

7. İdarî Sorumluluk: “İdarî sorumluluk” yine bir genel idare hukuku konusudur. Zira, idarenin çeşitli alanlarda (güvenlik, savunma, eğitim, sağlık, ulaştırma, vs.) yürüttüğü faaliyetlerden dolayı ortaya çıkan zararlardan idare hep aynı sorumluluk ilkelerine göre sorumludur ve verdiği zararları hep aynı ilkelere göre tazmin eder. Aynı şekilde çeşitli kamu tüzel kişilerinin (devlet, il özel idaresi, belediye, köy, kamu kurumları) sorumlulukları da aynı ilkelere tâbidir.

8. İdarenin Denetlenmesi: İdarî Yargı: Nihayet “idarenin denetlenmesi” veya doğrudan doğruya “idarî yargı” da bir genel idare hukuku konusudur. Çünkü, idarenin çeşitli alanlarda yaptığı çeşitli işlemlerin yargısal denetimi hep aynı hukukî rejime tâbidir.

Sonuç

Yukarıdan beri yapılan açıklamalar ışığında sulama birliklerinin kamu kurumu olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Bir kamu tüzel kişisinin, bazı iş ve işlemlerinin özel hukuk hükümlerine tabi olması, o kamu tüzel kişiliğinin kamu kurumu olmadığı anlamına gelmemektedir.

Gerek 6172 sayılı Kanunun 1. Maddesinin ikinci fıkrası, bu maddenin gerekçesi, akademik yaklaşımlar, gerekse kamu tüzel kişiliklerinin akademik tanımları ve Türk Dil Kurumunun kamu hizmeti tanımı birlikte değerlendirildiğinde Sulama Birliklerinin kamu tüzel kişiliğine sahip kamu kurumları olduğunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır.

Önemli Uyarı

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca bu yazının izinsiz iktibas edilmesi, sosyal medya veya iletişim grupları yoluyla ya da başka herhangi bir şekilde yayılması ve çoğaltılması yasaktır.

Halil MEMİŞ

Makaleler hakkında kişisel notlar alabilirsiniz. Aldığınız notları yalnızca siz görebilirsiniz.